DURUŞMADA SANIĞIN SORGUSU
1. Tanım
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2/1-h maddesinde; şüpheli veya sanığın hakim veya mahkeme tarafından, soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesinin “sorgu” olarak tanımlandığı belirtilmiştir. Türk Dil Kurumu’na göre ise sorgu, sormak işi olarak tanımlanmıştır[1]. Bu bağlamda duruşmada sorgu; kovuşturma aşamasına geçildikten sonra mahkeme tarafından sanığın, dava konusu edilen olayla ilgili olarak dinlenmesi ve ona sorular sorulması anlamına gelir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ifade alma ve sorgu, şüpheli veya sanığın hangi makam tarafından dinlendiğine göre isimlendirilmiş olup sorgu konusunda da ifade almaya ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu açıdan, sorgu ve ifade almanın birbirinden esas itibariyle bir farkı bulunmamaktadır[2].
2. Sorgunun Mahiyeti
Eski çağlarda, yani ceza muhakemesinin amacının sanığı cezalandırmak olduğu safhalarda, sorgu; sanığa suçunu itiraf ettirmek için yapılırdı. Diğer bir deyişle sorgu, sanık hakkında delil elde etmek için icra edilirdi. Delilden sanığa değil, sanıktan delile gidilirdi.
Aydınlanma sonrası insan haklarındaki gelişmelere paralel olarak ceza muhakemesi hukukunun amacının, adil yargılanma hakkı çerçevesinde maddi gerçeğe ulaşılması olarak ele alınması ve hümanist doktrin sonucunda sanık artık muhakemenin sadece bir objesi değil aynı zamanda süjesidir. Ancak sanığın obje olarak ele alındığı uygulamalar da mevcuttur ve var olmak zorundadır. Örneğin sanığın DNA’sına ulaşmak için vücudundan kan alınmasında olduğu gibi sanık istemese de uygulama yapılır. Burada sanık, nesne konumundadır. Veyahut da sanığın konutunda arama yapılmasına izin vermemesi halinde arama işlemi zorla icra edilir.
Ancak genel olarak muhakemenin yapısına ve özellikle kovuşturma evresine bakıldığında sanığın obje değil, süje niteliğinin ağır bastığı görülecektir. Gerçekten, şüpheli veya sanığın, hem soruşturma hem de kovuşturma aşamalarında birçok hakkı vardır ve muhakemeye yön verebilir. Örneğin sanık, kendi lehine delillerin toplanmasını isteyebilir, tanık getirebilir, dosyayı inceleyebilir, bir avukatın yardımından faydalanabilir, dilerse ifade vermez ve susabilir.
Bu bilgiler ışığında sanığın sorgusunun esas amacı, olay hakkında delil elde etmek değil, sanığa savunma imkanı tanımaktır[3]. Yani sanık, delil elde etmede bir araç değildir[4]. Sanık beyanlarının öncelikli olarak bir delil olmadığı yasanın ifadesinden de anlaşılabilir. Ceza Muhakemesi Kanunu, sanığın sorgusundan sonra delillerin ortaya konulmasına geçileceğinden bahsettiğine göre sanığın sorgusu, delillerin ortaya konulmasından farklıdır[5]. Ne var ki sanığın obje olmasının bir sonucu olarak sanığın beyanları, öncelikli olarak olmasa da aynı zamanda delil fonksiyonunu haizdir ve fakat bu nedenle bu fonksiyon sınırlıdır[6].
Sanık, kendisini bireysel olarak savunmak zorunda olmadığından sorguda açıklamada bulunmayı reddedebilir, dilediği soruya cevap verip dilediğine vermeyebilir. Sanığın susma hakkına ilişkin makalemize buraya tıklayarak erişebilirsiniz. Sanığın söylemedikleri, yani susması aleyhine yorumlanamaz ise de yaptığı açıklamalar aleyhine değerlendirilebilir.
Bu açıklamalar bağlamında sonuç olarak sorgunun nihai amacı, sanığa savunma hakkı tanımak ve bu hakkı kısıtlamamak suretiyle maddi gerçeğe erişmektir[7]. Ancak, olayın en önemli tanığı olan sanığın yapacağı açıklamalar aynı zamanda delil niteliği taşıyabilir ve aleyhine yorumlanabilir.
3. Sanığın Çağrılması
Kovuşturma aşamasında sanığa duruşmaya gelmesi için davetiye çıkarılır. Bu davetiyede, gelmediği takdirde zorla getirilebileceği de yazar. Ayrıca davetiyeye iddianame de eklenir. Kural bu olmakla beraber mahkeme, sanığın hazır bulunmasına ve zorla getirme kararı veya yakalama emriyle getirilmesine her zaman karar verebilir. Bu halde sanık, yol süresi hariç en geç 24 saatte hakim önünce çıkarılır.
Sanığın tutuklu olması halinde çağırma işi, duruşma gününün tebliği suretiyle yapılır. Bu işlem, tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda görevlendirilen personel yanına getirilerek tutanak tutulmak suretiyle yapılır.
Sanığa savunma için süre tanımak amacıyla, çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir. Böyle bir süre bulunmuyorsa sanık kabul etmedikçe sorgusu yapılamaz. Yani duruşmaya ara verilmesini isteyebilir.
4. Sorguda Yapılacaklar ve Yöntem
Duruşma, sanığın kimliğinin saptanması ve kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınmasıyla başlar. Sanık, bu aşamaya kadar kendisine sorulan sorular hakkında doğru bilgi vermek zorundadır[8]. Aksi halde sorumluluğu doğar. Daha sonra sanığa iddianame konusu suçlamanın maddi ve hukuki meseleleri anlatılır. Bunların anlatılmasından sonra sanığa hakları hatırlatılmalıdır. Bu bağlamda sanığa aşağıdaki hususlar hatırlatılır:
Müdafi seçme hakkının bulunduğu.
Müdafi seçecek maddi imkanı bulunmadığı takdirde, maddi gücünün yetip yetmediği araştırılmaksızın yalnızca beyanı doğrultusunda kendisine baro tarafından bir müdafi atanacağı.
Suç hakkında açıklamada bulunmamasının (susma) hakkı olduğu.
Lehine ve aleyhine delillerin toplanmasını isteyebileceği.
Bu haklar hatırlatılmadan yapılan sorgu, savunma hakkını kısıtladığından hukuka aykırıdır[9]. Sanık, haklarını anlayıp, açıklamada bulunmaya hazır olduğunda sorgusuna başlanır. İddianame anlatılmadan sanığın sorgusuna başlanması mümkün değildir[10]. Birden fazla suç yönünden yapılan sorgularda sanığın, tüm suçlara yönelik iddiaları bilmesi gerekir. Aksi halde savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olacaktır. Bu suretle yapılan sorgu da hukuka aykırı delil mahiyetinde olacağından hüküm verme aşamasında kullanılamayacaktır[11].
Sanığın sorgusunun esas amacı, sanığa savunma hakkı tanımak olduğuna göre, sanığa; kendisi aleyhine olan şüpheleri ortadan kaldırma imkanı verilmelidir[12]. Bu bağlamda, önce sanığa olay hakkında açıklamada bulunmasını sağlamak üzere ucu açık ve anlattırıcı sorular sorulup daha sonra eksik kalan yönleri aydınlatmak ve çelişkileri ortaya çıkarmak amacıyla soru-cevap yapılması daha uygun bir yöntemdir. Fakat sorgulayan bu aşamada yasak sorgu yöntemleriyle sınırlı olmak üzere bağımsızdır ve dilediği yöntemi benimseyebilir[13]. Ancak buradaki soru-cevap usulünde veya genel olarak sorgu esnasında sanığa, evet-hayır cevaplı yönlendirici sorular sorulması yasak sorgu teşkil edebilir[14].
Sanık müdafii; sorgu esnasında sanığın yanında bulunabilir, beyanda bulunabilir, açıklamalar yapabilir, sanığa soru sorabilir, ona hukuki tavsiyelerde bulunabilir, soruya cevap verip vermemesi veya susma hakkının kullanılıp kullanılmaması yönünde tavsiyede bulunabilir[15]. Ancak müdafi, sanığa sorulan sorulara cevap veremez. Sanık kendisi cevap vermek zorundadır[16].
Sanığın, daha önceki aşamalarda bulundukları beyanlar ile duruşmada yaptığı açıklamalar arasında çelişki olması halinde, bu beyanlara ilişkin tutanaklar okunabilir. Ancak kolluk aşamasındaki beyanların okunabilmesi için bu beyanların müdafi huzurunda verilmiş olması gerekir. Buna göre, daha önceki aşamalardaki ifadelerin duruşmada okunabilmesi için, hem beyanlar arasında bir çelişki mevcut olması hem de önceki beyanların usulüne uygun şekilde alınmış olması gerekir[17]. Bu düzenlemeyle, sanığın beyanlarındaki çelişkilerin giderilmesi amaçlanmıştır.
Uygulamada sıklıkla karşılaşıldığı üzere; önceki aşamalardaki beyanların okunup veya anlatılıp veya bunlar da yapılmadan sanığa, doğrudan önceki aşamalarda verdiği beyanların doğru olup olmadığının ve bu beyanlara ekleyecek bir şeyi olup olmadığının sorulması ve sorgunun böylece tamamlanması açıkça hukuka aykırıdır[18]. Aynı şekilde, birleşen veya görevsizlikle gelen dosyalarda olduğu gibi, yeniden sorgu yapılması gerekirken hiç yapılmaması veya önceki savunmalarla yetinilmesi de hukuka aykırıdır[19].
Sanığın sorgusundaki beyanları, tamamen özgür iradesine dayanmalıdır[20]. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 148. maddesinde yasak sorgu yöntemleri yer almaktadır. Buna göre, “sanığın özgür iradesini engelleyecek; kötü davranma, işkence, ilaç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz. Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez. Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.”
Yasa, ifadesinde “gibi” ibaresine yer verdiğinden, buradaki sayma, sınırlayıcı sayıda değildir. Yani bu düzenlemede yer almayan nedenler de sanığın özgür iradesini etkiliyorsa hukuka aykırı sorgu söz konusu olacaktır. Örneğin doğrudan yer almasa da uygulamada da karşılaşıldığı üzere, sanığın sürekli sözünün kesilmesi ve bağırılıp çağrılması açıkça yasak sorgu kapsamındadır[21]. Veyahut da ifade esnasında şüpheli veya sanığa, “dosya senin aleyhine”, “konuşman lazım”, “diğerleri seni sattı” gibi telkinlerde bulunması yasak sorgu mahiyetindedir[22].
Hakimin, yasak sorgu usulüne başvurması, onun bağımsız ve özellikle tarafsız olmadığını gösterir[23]. Zira artık hakim, maddi gerçeği arayan tarafsız bir makam olmak yerine orta çağ tahkik sistemindeki gibi sanıktan delil elde etmeye çalışan bir süje haline gelmiştir.
Yasak sorguyla elde edilen beyanlar, yasada da açıkça ifade edildiği üzere delil olarak değerlendirilemez. Bu nedenle önceki hukuka aykırı sorgulara ilişkin tutanaklar duruşmada okunamaz ve bu sorguya ilişkin tanıklıklar dinlenemez[24].
DİPNOTLAR
[1] https://sozluk.gov.tr/
[2] Bahri Öztürk ve Diğerleri, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Baskı, Ankara, Seçkin, 2022, s. 365.
[3] Feridun Yenisey/Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, Ankara, Seçkin, 2022, s. 789. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, T. 25.1.2022, E. 2019/1-578, K. 2022/52.
[4] Öztürk ve Diğerleri, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 301.
[5] Nur Centel/Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 21. Baskı, İstanbul, Beta, 2022, s. 268.
[6] Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 789
[7] Öztürk ve Diğerleri, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 367.
[8] Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız, Ceza Muhakemesi Hukuku, 15. Baskı, Ankara, Seçkin, 2022, s. 220.
[9] Yargıtay 4. Ceza Dairesi, T. 14.10.2019, E. 2019/1328, K. 2019/15785.
[10] Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 808. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, T. 7.3.2016, E. 2013/40431, K. 2016/4190.
[11] Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Ceza Muhakemesinde Toplanması Gereken Deliller, 2. Baskı, Ankara, Türkiye Adalet Akademisi, 2021, s. 19.
[12][12] Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 790. Cumhur Şahin/Neslihan Göktürk, Ceza Muhakemesi Hukuku, 13. Baskı, Ankara, Seçkin, 2022, s. 180.
[13] Şahin/Göktürk, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 179.
[14] Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 665.
[15] Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 666, Şahin/Göktürk, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 180.
[16] Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 666.
[17] Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Ceza Muhakemesinde Toplanması Gereken Deliller, s. 23.
[18] Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 809. Yener Ünver/Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 21. Baskı, Ankara, Adalet, 2023, s. 589.
[19] Yargıtay 6. Ceza Dairesi, T. 30.3.2021, E. 2021/7755, K. 2021/6252. Yargıtay 3. Ceza Dairesi T. 13.6.2016, E. 2015/34672, K. 2016/13851.
[20] Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 667.
[21] Öztürk ve Diğerleri, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 381.
[22] Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 276.
[23] Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 273.
[24] Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 278.
BİBLİYOGRAFYA
CENTEL Nur / ZAFER Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, 21. Baskı, İstanbul, Beta, 2022.
https://sozluk.gov.tr/
ÖZBEK Veli Özer / DOĞAN Koray / BACAKSIZ Pınar, Ceza Muhakemesi Hukuku, 15. Baskı, Ankara, Seçkin, 2022.
ÖZTÜRK Bahri ve Diğerleri, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Baskı, Ankara, Seçkin, 2022.
ŞAHİN Cumhur / GÖKTÜRK Neslihan, Ceza Muhakemesi Hukuku, 13. Baskı, Ankara, Seçkin, 2022.
ÜNVER Yener / HAKERİ Hakan, Ceza Muhakemesi Hukuku, 21. Baskı, Ankara, Adalet, 2023.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI, Ceza Muhakemesinde Toplanması Gereken Deliller, 2. Baskı, Ankara, Türkiye Adalet Akademisi, 2021.
YENİSEY Feridun/NUHOĞLU Ayşe, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, Ankara, Seçkin, 2022.