KARA PARA AKLAMA SUÇU


(Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu – TCK M. 282)

1.      Genel Açıklamalar

 

“Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu (kara para aklama)” 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Adliyeye Karşı Suçlar” başlıklı bölümünde 282. maddede düzenlenmiştir. Hem eski mevzuatımızda (4208 sayılı kanun) hem de halk arasında bu suç “kara para aklama” suçu olarak da adlandırılmaktadır.

Kara para, “yasa dışı yollardan sağlanan kazanç” anlamına gelmektedir[1]. Aklamak ise, “temize çıkarmak” manasına gelmektedir[2]. Burada kullanılan “kara para” kavramı ise, esasen suçtan elde edilen herhangi bir mal, gelir veya değeri ifade etmektedir[3]. Bu bağlamda “kara para aklamak”, yasa dışı yollardan elde edilen kazancı, temizmiş yani meşruymuş gibi göstermek için yapılan işlemlerdir.

“Kara para aklama” olarak dilimize yerleşen bu suç, yukarıda belirtildiği gibi TCK m. 282’de düzenlenmiştir. Buna ilişkin olarak 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (g) bendinde “aklama suçu” tanımı yapılırken, TCK m. 282’de tanımlanan suça atıf yapılmıştır. Yani mevzuatımızda da anılan suça doğrudan “aklama” suçu denilmektedir.

Bu makalemizde, genel kabul gören suç inceleme metodu çerçevesinde, suçun tüm özelliklerinin, uygulamasıyla beraber incelenmesi amaçlanmıştır. Öncelikle (1) maddeden ibaret ilgili kanun maddesini tamamen aşağıdaki şekilde verelim:

 

Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (m. 282) 

(1) (Değişik: 26/6/2009 – 5918/5 md.) Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 

(2) (Ek: 26/6/2009 – 5918/5 md.) Birinci fıkradaki suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, bu suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

(3) Bu suçun, kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır. 

(4) Bu suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. 

(5) Bu suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. 

(6) Bu suç nedeniyle kovuşturma başlamadan önce suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle cezaya hükmolunmaz.”

  

2.      Korunan Hukuki Değer

Bu suçla, adil yargılanma hakkı[4] ve fakat dolaylı yoldan karma nitelikli değerlerin korunması amaçlanmaktadır[5]. Bu karma değerlere; finansal ve ekonomik sistem, örgütlü suçlulukla mücadele, yasa dışı faaliyetlerin finansmanına engel olma, örnek olarak gösterilebilir[6].  

Madde gerekçesinde ise suçtan kazanılan malvarlığına meşruiyet kazandırılarak ekonomik sisteme sokulmasının, suç işlemeyi daha cazip hala getirdiği belirtilmiştir. Bu bağlamda, temelde adliyeye karşı suçlar altında düzenlenen “kara para aklama suçu”, adli düzeni korumayı amaçlamakla beraber, suç işlenmesinin önlenmesini ve dolayısıyla ceza hukukunun genel önleme amacını gerçekleştirmeyi, mali sistemi korumayı amaçlamaktadır.

 

3.       Suçun Maddi Unsurları


Suçun konusu, öncül suçtan kaynaklanan malvarlığı değeridir[7]. “Aklama suçu”nda aklanan malvarlığı değerinin kaynağı, daha önce işlenen başka bir suç olmalıdır. Bu suça genellikle, “öncül suç” denmektedir[8].

Dolayısıyla kara para aklama suçundan bahsedebilmek için öncelikle ortada bir öncül suç bulunmalıdır. Daha sonra ise, bu öncül suçtan bir gelir elde edilmiş olmalıdır. Suçtan kaynaklanan bu malvarlığı değeri, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesinin (f) bendinde “suç geliri” olarak tanımlanmıştır.

Özetlemek gerekirse ortada bir öncül suç ve bu öncül suçun geliri mevcut olmalıdır. Bu doğrultuda, suçun konusu, öncül suçtan kazanılan gelirlerdir.

Suç geliri ise dilimizde, kara para olarak adlandırılmaktadır. Ancak belirtildiği gibi suç geliri, yalnızca paradan ibaret değildir. Bu nedenle yeni mevzuatta “kara para” deyimi yerine “suçtan kaynaklanan malvarlığı değeri” tercih edilmiştir. Bahse konu bu malvarlığı ise; para ile ölçülebilen, ekonomik değeri olan şeylerdir[9].

Bu aşamada belirtmek gerekir ki, vergi kaçakçılığı faaliyeti sonucunda elde edilen gelir esasen meşru bir kazanca dayandığından, öncül suçtan kaynaklı bir gelir söz konusu olamayacağından “aklama suçu”nun oluşması söz konusu olmaz[10].

 Suçun faili, herkes olabilir[11]. Bu doğrultuda suç, faillik bakımından özellik arz etmez. Suçun mağduru ise, toplum; yani toplumu oluşturan tüm bireylerdir[12].

Maddenin birinci fıkrasından anlaşılacağı üzere, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklamak suçunda geçen “suç”, alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtur. Suçun alt sınırı altı aydan daha az bir ceza gerektiriyorsa, artık “aklama suçu”ndan bahsedilemez. Ancak madde gerekçesinde de belirtildiği gibi, bu unsur haricinde, suçun mahiyeti, türü ve sair özellikleri önem arz etmez. Yani, alt sınırı altı aydan fazla hapis cezasını gerektiren her suçtan kaynaklanan malvarlığı yönünden bu suç oluşabilir[13].

Kanunun ilk halinde (1) yıl olarak belirlenen bu süre, 5918 sayılı kanunla maddede yapılan değişiklikle, OECD bünyesinde çalışmalarını yürüten FATF’nin 40 tavsiyeye göre öncül suçun alt sınırının altı ay olarak belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle, altı aya indirilmiştir.

Öncül suçtan bahsedebilmek için bu suçun kesinleşmesinin gerekip gerekmediği tartışmalıdır. Suçun unsuru, daha önce işlenen suçtan elde edilen gelirdir. Dolayısıyla öncelikle daha önce bir suç işlendiği ve bu suç nedeniyle gelir elde edildiği tespit edilmelidir. Peki, daha önce bir suçun işlendiğinin tespiti nasıl yapılacaktır?

Mukayeseli hukukta ve bazı uygulamalarda mahkemeler, nispi muhakeme yoluyla öncül suçun oluşup oluşmadığına kanaat getirmekte, yani aklama suçundan yargılama yaparken öncül suçun oluşup oluşmadığını değerlendirmektedir[14].

Nispi muhakeme, ceza mahkemesinin önündeki işle bağlantılı olarak başka mahkemelerin görev ve yetkisine giren işlerde, ceza mahkemesinin, kendi kararına muteber olmakla sınırlı şekilde o mesele hakkında da karar vermesidir[15]. Bilindiği gibi, ceza yargılamasında amaç, maddi gerçeğe ulaşmak olup delil serbestisi söz konusudur. Bu doğrultuda mahkeme, maddi gerçeğe ulaşmak konusunda çok geniş bir yetkiye sahiptir. Ceza mahkemesi, önüne gelen bir olayda maddi gerçeğe ulaşmak için öncelikle başkaca sorunları çözme gereksinimi duyabilir. Bu durumda nispi muhakemeyle kendisi, sorunu ceza yargılaması kuralları çerçevesinde çözer. Örneğin, yaş tespiti konusundan kesinleşmiş bir hukuk mahkemesi kararı olsa dahi ceza mahkemesi bunu nispi muhakeme yoluyla inceleyip, hukuk mahkemesindeki sonucun aksi sonuca varıp buna göre önündeki işi sonuçlandırabilir.

Ceza mahkemesinin konusuna girmeyen özel hukuk işlerinde nispi muhakeme yoluyla karar verebilen mahkemenin, ceza hukukuna ilişkin olarak evleviyetle bu sorunları çözebileceği görüşü[16] ileri sürülebilirse de bahse konu husus başka bir suçun işlendiğinin tespiti olduğundan kanımızca nispi muhakeme yoluna her durumda başvurulmamalıdır.

Nispi muhakeme, her ne kadar kesin hüküm teşkil etmemekte, yalnızca nihai sorunu çözmek için bir ara çözüm olsa da netice itibariyle bir ceza mahkemesi, sanığın başka bir suç işlediğine de kanaat getirmiş olmaktadır. Halbuki Anayasa m. 38/4 uyarınca; “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz”. Ne var ki nispi muhakeme halinde sanık, dolaylı olarak, o suç hakkında yargılama yapılmadan ve hakkında kesinleşmiş hüküm bulunmadan suçlu sayılmış olmaktadır.

Diğer yandan, “daha önce işlenmiş bir suç” ibaresinden, doğal olarak, kesinleşmiş bir mahkeme kararı aranmalıdır. Zira, bir kimsenin suçluluğu, ancak kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla sabit olabilir. O halde, kanunda geçen bu ibareden kural olarak kesinleşmiş bir mahkeme kararı anlaşılmalıdır. Dolayısıyla, öncül suçtan bahsedebilmek için bu suçun kesinleşmesi gerekir[17].

Doktrindeki farklı görüşlere karşılık, Yargıtay; öncül suç hakkında açılmış bir dava varsa bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini; ancak öncül suça ilişkin olarak düşme kararı verilmesi halinde ise mahkemece aklama suçunda nispi muhakeme yoluyla öncül suça dair bir karar vermesi gerektiğini ifade etmiştir[18]. Daha eski tarihli bir kararında ise Yargıtay; nispi muhakemenin ancak, “öncül suçun yargılama yapılarak kanıtlanmasına olanak bulunmayan sanığın ölümü, zamanaşımı, kamu davasının açılmaması ve benzeri hallerle sınırlı” olduğunu ifade etmiştir[19].

Konu hakkında oldukça az miktarda karar bulunmakta olup kanımızca; bu kararlardan, Yargıtay’ın da görüşümüzü benimsediği sonucuna ulaşılabilir. Zira Yargıtay, açılmış bir dava varsa, bu davanın kesin sonucunun beklenmesi gerektiğini ifade ederek eğer açılmış bir dava varsa öncül suçtan kesinleşmiş bir kararı aramaktadır. Yer verilen diğer kararda ise nispi muhakemenin, ancak yargılama yapılarak suçun kanıtlanmasına olanak bulunmayan hallerde uygulanabileceği belirtilmiştir. Bu doğrultuda, düşme vs. karar verildiğinde zorunlu olarak nispi muhakeme yapılacaktır. Bu nispi muhakemede de sanığın, öncül suçu işlediğinin şüpheye yer vermeyecek derecede tespit edilmesi gerekir.

Peki, öncül suçtan hiçbir dava açılmamışsa mahkeme ne yapmalıdır? Kanımızca bu halde, fail hakkında öncül suçun yargılama yapılarak kanıtlanma olanağı olduğundan dolayı nispi muhakeme yapmamalıdır. Zira bu hallerde, yani yargılama yapılabilmesi mümkün olan hallerde nispi muhakeme yapılırsa; nispi muhakeme ile muhtemel asıl muhakeme arasında sonuç farklılıkları olabilir. Bu durum ise ceza yargılamasında hiçbir şekilde kabul edilemez. Bu nedenlerle, eğer öncül suçtan dolayı hiçbir işlem yapılmamışsa durum Cumhuriyet savcılığına bildirilmeli ve sonucuna göre hareket edilmelidir. Eğer, Cumhuriyet savcılığı tarafından, takipsizlik kararı verilir ve kesinleşirse zaten ortada bir öncül suç kalmayacaktır. Eğer iddianame tanzim edilirse, açılacak olan dava, bekletici mesele yapılmalıdır.

Bu arada belirtmek gerekir, “aklama suçu”ndan yapılacak soruşturmalarda, öncül suça ilişkin dava bekletici mesele yapılamaz. Zira, “Cumhuriyet Başsavcılığının ‘suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama’ suçundan dava açması için öncü suçun kesinleşmesine gerek yoktur”[20]. Bilindiği gibi, yeterli şüphe halinde kamu davası açılabilir.

Bu açıklamalardan çıkan diğer bir sonuç, öncül suçtan dolayı failin, başka bir nedenle cezalandırılamaması (düşme vs.) halleri, faili, aklama suçu yönünden ceza almasına engel teşkil etmez[21].

Genel olarak, öncül suçun faili, elde ettiği geliri aklamaya çalışmakta ise de öncül suçun faili ile, aklama suçunun faili, farklı kişiler de olabilir[22].

Öncül suçtan elde edilen gelirin ne olduğu anladıktan sonra “aklama” hareketinden ne anlaşılması gerektiği açıklanmalıdır. Genellikle kabul olunduğu üzere “kara para aklama”, üç aşamadan geçer[23]:

 

 

 

 

Aklama faaliyeti, öncül suçun işlenmesinden sonra gerçekleştirilmek zorundadır[24]. Zira, öncül suç işlenip bir gelir elde edilmeli ki bu gelir aklanabilsin.

Madde düzenlenmesinden anlaşıldığı üzere suç, seçimlik hareketli bir suçtur[25]. Aynı zamanda da sırf hareket suçudur[26]. Bu bağlamda; alt sınırı altı aydan fazla hapis cezasını gerektiren suçtan kaynaklanan bir malvarlığıyla ilgili olarak şu hareketlerden birinin veya birden fazlasının gerçekleştirilmesi suça vücut verir:

 

 

 

Uygulamada rastlanan ve çeşitli işlemlere tabi tutulmak kapsamında kalan bazı örnekler şunlardır[30]:

 

 

Ancak her zaman, örgütlü şekilde kazanılan nakit suç gelirlerinin aklanması şeklinde düşünülmemelidir. Örneğin, araba çalıp (öncül suç) daha sonra bu arabanın şasi no vs. bilgilerini, aldığı hurda arabanınkisiyle değiştirip kullanan (çalıntı aracı yasal göstermek için) failin eylemi de aklama suçunu oluşturmaktadır[31].

5918 sayılı kanunla eklenen maddenin ikinci fıkrasında ise ayrı bir suç tanımlanmıştır. Buna göre, yukarıda açıkladığımız suça iştirak etmeden, bahse konu suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini, bu durumu bilerek, satın almak, kabul etmek, bulundurmak veya kullanmak ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Görüleceği gibi bu suç da seçimlik hareketli olarak düzenlenmiştir. Bu hareketlerden birisinin icrası suçun oluşması için yeterlidir.

Değişiklik gerekçesinde, bu suç ile suç eşyasını satın almak veya kabul etmek suçu arasında özel-genel norm ilişkisinin mevcut olduğu ancak aklama suçunun, ancak doğrudan kastla işlenebileceği belirtilmiştir.  

 

4.       Suçun Manevi Unsurları

 

Kara para aklama suçu, kasten işlenebilir; suçun taksirli hali düzenlenmemiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi ikinci seçimlik harekette özel kast aranmıştır[32]. Her suçta olduğu gibi failin kastı, suçun maddi unsurlarını kapsamalıdır. Bu bağlamda fail; öncül suçun varlığını, malvarlığı değerinin öncül suçtan kaynaklandığını bilmelidir. İkinci seçimlik harekette ise fail; malvarlığı değerinin gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak amacına sahip olmalıdır.

 

 5.       Nitelikli Haller

 

 

Failin kamu görevlisi olması, ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiştir. Ancak yalnızca bu sıfatın varlığı, nitelikli halin uygulanması için yeterli değildir. Madde gerekçesinde de belirtildiği gibi, kamu görevlisinin; görevini yaparken ve görevin kendisine sağladığı kolaylıktan fayda sağlayarak suçu işlemiş olması gerekmektedir. Yani, suç ile kamu görevlisinin görevi arasında, bir ilişki mevcut olmalıdır[33].

 

Buradaki meslek, herhangi bir meslek olabilir. Burada daha ağır bir uygulama yapılmasının amacı, failin, mesleği nedeniyle bu suçu işlemesi, profesyonellik göstermesidir. Başkaca bir deyişle, mesleğini kötüye kullanmasıdır.

Madde gerekçesinde, bu nitelikli halin uygulanabilmesi için fiilin, mesleğin icrası sırasında ve mesleğin kendisine sağladığı kolaylıktan faydalanarak işlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Örnek göstermek gerekirse; avukatlar, mali müşavirler veya bankacılar, özellikle burada fail olabilirler[34].

 

Suçun, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi de nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Kara para aklama suçu özellikle örgüt suçunun failleri tarafından işlenmektedir. Zira çıkar amaçlı örgütlerde çıkar ekonomiktir. Elde edilen bu gelirin ise temizlenmesi ve ekonomik sisteme sokulması amaçlanmaktadır. Belirtmek gerekir ki örgütün, silahlı veya silahsız olması önem taşımaz[35].

 

6.       Suçun Özel Görünüş Şekilleri

 

İlk seçimlik hareket yönünden suç, suç konusunun yurt dışına çıkarılmasıyla tamamlandığından henüz yurt dışına çıkarılamadan failin elinde olmayan nedenlerle, başladığı elverişli icra hareketleri sonlanırsa, teşebbüs söz konusu olacaktır[36].

Genel olarak, kara para aklama suçu sırf hareket suçu olduğundan, ancak icra hareketlerinin bölünebilir olduğu hallerde teşebbüs mümkün olabilir.

Kara para aklama suçu, iştirak açısından bir özellik arz etmemektedir[37]. Yani, iştirak hakkında genel hükümler uygulanır.

Madde gerekçesinde de belirtildiği gibi bu suç, aynı zamanda suç delillerinin değiştirilmesi, gizlenmesi ve dolayısıyla, suçlunun kayrılması sonucunu doğurmaktadır. Bu gibi hallerde ya özel norm ya da ağır cezayı gerektiren suça ilişkin hükümler uygulanır.

  

7.       Yaptırım ve Diğer Hususlar

 

 

 

 

 

Bu suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Maddenin son fıkrasında, etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, kovuşturma başlamadan önce fail; suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlar veyahut da bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, cezalandırılmaz.

Görüleceği üzere bu hükümden faydalanabilmek için iki şarttan biri gerçekleşmelidir. Fail, ya suç konusunun ele geçirilmesi sağlamalı yahut da suç konusunun yerini söyleyerek elde edilmesini kolaylaştırmalıdır. Kovuşturma, iddianamenin kabulüyle başladığına göre ancak bu ana kadar etkin pişmanlıktan failin yararlanması söz konusu olabilir[38]. Dava açılmasından sonra herhangi bir etkin pişmanlık hükmü uygulanamaz.

Dava zamanaşımı, son aklama tarihinden itibaren işlemeye başlar[39]. Dava zamanaşımı süresi, 15 yıldır. Uzamış azami süre ise, 22,5 olacaktır.

 

8.      Deliller ve İspat Meselesi


Suçun ispatı için; öncelikle aklamayı oluşturan hareket, yani incelememize konu suçun seçimlik hareketleri tespit edilmeli, daha sonra aklanacak malvarlığı değerinin öncül suçtan elde edildiği tespit edilmeli, dolayısıyla öncül suçun da oluştuğu ispat edilmelidir. Ayrıca failin, malvarlığı değerinin suçtan kaynaklandığı bilmesi ve aklama kastı olması gerektiğinden bu manevi unsurlar da ispat edilmelidir[40].

Bu bağlamda; ne miktarda bir malvarlığının ne şekilde aklandığı, kim tarafından hangi tarihlerde ne işlemler yapıldığı, şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edilmelidir[41].

Özellikle kara paranın yerleştirme aşamasından sonra ispat konusu çok güçleşmektedir. Bu doğrultuda, mali konularda bilirkişi raporu aldırılması gerekmektedir.

Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), 4208 sayılı kanunla kurulmuş olup halihazırda görev ve yetkileri ise, 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 231. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, suç gelirlerinin aklanması noktasındaki şüpheli işlem bildirimlerini almak, veri toplamak, analiz etmek, şüpheli işlemleri araştırmak, ciddi şüphelerin varlığı halinde konuyu Cumhuriyet savcılığına intikal ettirmek, aklama ve terörizmin finansmanıyla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı veya hakim yahut mahkeme tarafından kendisinden istenilen konuları incelemek, bu konularla ilgili istihbarat ve bilgi alışverişinde bulunmak vs. MASAK’ın görevleri arasındadır.

5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ile beraber; banka, spor kulüpleri, avukatlar vs. birçok kimse yükümlü olarak tanımlanmıştır. Bu yükümlüler, öğrendikleri şüpheli hususları, kanunun 4. maddesi uyarınca MASAK Başkanlığına bildirmek zorundadırlar. Kanunun 4. maddesinde ise bu yükümlülüğün ihlali karşılığında, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezası öngörülmüştür. 

Bu doğrultuda, kara para aklama suçundan yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda MASAK raporu aldırılmalıdır. Ayrıca, soruşturma başlamadan önce de MASAK araştırma-inceleme yetkisine sahiptir. MASAK, bizzat bu suç bakımından uzman bir kurul olup dosyadaki en kuvvetli delil olacaktır.

Nihayet; sanığın, kazandığı paranın yasal gerekçelerini açıklaması ve dolayısıyla ispat yükünün sanıkta olduğu yurt dışı uygulamaları mevcut olsa da ülkemizde bu konuda bir düzenleme olmadığından ispat yükü sanık üzerinde değildir[42]. Bu nedenle, suçun oluştuğu iddiası, iddia makamı tarafından ispat edilmelidir.

DİPNOTLAR


[1] https://sozluk.gov.tr/

[2] https://sozluk.gov.tr/

[3] Ümit Kocasakal, Kara Para Aklama Suçu, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, 2000, s. 13.

[4] Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 17. Baskı, Ankara, Seçkin, 2022, s. 1213. Y CGK, T. 16.10.2018, E. 2015/9-172, K. 2018/435.

[5] M. Emin Artuk/Ahmet Gökcen/M. Emin Alşahin/Kerim Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 20. Baskı, Ankara, Adalet, 2022, s. 1210.

[6] Kocasakal, Kara Para Aklama Suçu, s. 25-36.

[7] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1214. Y 16. CD, T. 25.10.2019, E. 2019/7931 K. 2019/6792.

[8] Artuk/Gökcen/Alşahin/Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1215.

[9] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1214.

[10] Kocasakal, Kara Para Aklama Suçu, s. 17.

[11] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1221. Sacit Yılmaz, “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu”, Ankara Barosu Dergisi, 2011/2, s. 77. Artuk/Gökcen/Alşahin/Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1213.

[12] Artuk/Gökcen/Alşahin/Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1214. Yılmaz, “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu”, s. 79. Y 16. CD, T. 25.10.2019, E. 2019/7931 K. 2019/6792.

[13] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1216.

[14] Kocasakal, Kara Para Aklama Suçu, s. 350.

[15] Feridun Yenisey/Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, Ankara, Seçkin, 2022, s. 161.

[16] Kocasakal, Kara Para Aklama Suçu, s. 352.

[17] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1217.

[18] Y 9. CD, T. 14.10.2014, E. 2014/1234, K. 2014/10039. / Y 19. CD, T. 10.3.2016, E. 2015/33445, K. 2016/7362.

[19] Y 7. CD, T. 29.12.2010, E. 2009/15629, K. 2010/17189.

[20] Y 16. CD, T. 1.2.2016, E. 2016/450, K. 2016/367.

[21] Artuk/Gökcen/Alşahin/Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1217. Yılmaz, “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu”, s. 81.

[22] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1222.

[23] https://masak.hmb.gov.tr/aklamanin-asamalari

[24] Y 9. CD, T. 26.6.2013, E. 2012/7409, K. 2013/9914.

[25] Artuk/Gökcen/Alşahin/Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1211.

[26] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1222. Artuk/Gökcen/Alşahin/Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1213.

[27] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1223.

[28] Yılmaz, “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu”, s. 81.

[29] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1224.

[30] Kocasakal, Kara Para Aklama Suçu, s. 76-93.

[31] Y 9. CD, T. 19.6.2014, E. 2013/11101, K. 2014/7642.

[32] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1226. Yılmaz, “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu”, s. 87.

[33] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1225.

[34] Artuk/Gökcen/Alşahin/Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1219.

[35] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1226.

[36] Artuk/Gökcen/Alşahin/Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1221.

[37] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1228. Yılmaz, “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu”, s. 88.

[38] Özbek/Doğan/Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 1227.

[39] Y 16. CD, T. 1.2.2016, E. 2016/450, K. 2016/367.

[40] Kocasakal, Kara Para Aklama Suçu, s. 222.

[41] Y 3. CD, T. 5.4.2022, E. 2021/4535, K. 2022/1796.

[42] Kocasakal, Kara Para Aklama Suçu, s. 225.

BİBLİYOGRAFYA

 

ARTUK M. Emin/GÖKCEN Ahmet/ALŞAHİN M. Emin/ÇAKIR Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 20. Baskı, Ankara, Adalet, 2022.

https://sozluk.gov.tr/

https://www.kazanci.com.tr/

https://masak.hmb.gov.tr/aklamanin-asamalari

KOCASAKAL Ümit, Kara Para Aklama Suçu, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, 2000.

ÖZBEK Veli Özer/DOĞAN Koray/BACAKSIZ Pınar, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 17. Baskı, Ankara, Seçkin, 2022.

YENİSEY Feridun/NUHOĞLU Ayşe, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Baskı, Ankara, Seçkin, 2022.

Yılmaz Sacit, “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu”, Ankara Barosu Dergisi, 2011/2, s. s. 69-98.


keywords: kara para; kara para nedir?; kara para aklamak; kara para aklamak nedir?; kara para aklama suçu; kara para aklama cezası; suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu; TCK 282; MASAK; MASAK raporu; kara para aklama suçu makale; kara para aklama suçunun unsurları; suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun unsurları; kara para aklama suçu ispat.