HAKSIZ İŞGAL TAZMİNATI – ECRİMİSİL DAVASI NEDİR?


Haksız işgal (ecrimisil), bir kimsenin taşınmazının haksız şekilde işgali-kullanılması nedeniyle açılan bir davadır. Haksız işgal tazminatı (ecrimisil) bu haksız eyleme dayalı talep edilen tazminat alacağıdır. 

Konu yasal dayanağını 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’ndan almaktadır. Kanunun 683/2. maddesinde mal sahibinin, malını haksız elinde bulunduran kimseye her türlü el atmanın önlenmesini isteyebileceği belirtilmiştir.

Kanunun 995. maddesinde ise, iyi niyetli olmadan malı elinde bulunduran, kullanan kişinin, mal sahibine verdiği zararları gidermekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. 

Bu nedenle hakkı ihlal edilen kişiler haksız işgal yani ecrimisil davası açabilirler.

ECRİMİSİL ŞARTLARI NELERDİR?


Kanun hükmü uyarınca haksız işgal ecrimisil davasının açılabilmesi için bir kimsenin taşınmazına, başka bir kimsenin haksız ve kötü niyetli olarak işgal etmesi şartına bağlıdır. Ayrıca, Yargıtay kararları uyarınca bu durum haksız fiil teşkil etmektedir.

HAKSIZ İŞGAL DAVASI NE KADAR SÜRER?


Açılan haksız işgal ecrimisil davasının ne kadar süreceği; her davanın mahiyeti, dosya kapsamı, uyuşmazlığın derinliği, mahkemenin iş yükü vs. unsurlara göre değişmektedir. Ecrimisil davalarında genellikle tazminatın hesaplanması, emsal kira bedelinin saptanması hususlarında bilirkişi raporu alınmaktadır. Alınan raporun hazırlanma süreci, taşınmazda keşif yapılması, rapora itiraz edilmesi durumunda tekrar rapor tanzimi gibi unsurlar yargılamayı doğal olarak uzatmaktadır: 

Uygulamada karşılaşılan olaylar doğrultusunda İstanbul'da görülecek bir ecrimisil davası, 1,5-2 sene sürebilecektir. 

ECRİMİSİL GERİYE DÖNÜK KAÇ YIL İSTENEBİLİR?


Ecrimisil davaları, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu'nun 1938/29 E. sayılı kararı uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabi kılınmıştır. Bu nedenle de dava tarihinden itibaren geriye dönük 5 yıllık tazminat talep edilmektedir. 

Ancak, haksız işgal tazminatı, yine aynı Yargıtay tarafından haklı ve yerinde olarak haksız fiil olarak belirlenmiştir. Haksız fiiller ise 2 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerine tabidir. Bu nedenle, geriye dönük 10 yıl boyunca tazminat talep edilebilmesi mümkün olmalıdır. 

HAKSIZ İŞGAL TAZMİNATI – ECRİMİSİL DAVASI YARGITAY KARARLARI

Konuyla ilgili bir kısım Yargıtay kararları aşağıdaki gibidir:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16.02.2021 T. 2017/14-2266 E. 2021/91 K.

“39. Haksız işgal tazminatı ( ecrimisil ) ise, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere; hak sahibinin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Bu sebeple ecrimisilde karşı tarafı temerrüde düşürmeye gerek yoktur. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira bedeli, en fazlası mahrum kalınan gelir kaybı karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda ( olumsuz zarar ) ecrimisilin kapsamını belirler.”

 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 02.10.2018 T. 2017/1-1235 E. 2018/1386 K.

“4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 683. maddesi uyarınca bir şeye malik ( sahip ) olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir. Ecrimisilde bir kişinin malına haksız olarak el atan, zilyetliği elinde tutan, kullanan veya kira vererek gelir elde eden kişiden talep edilebilecek tazminat türüdür. Bir başka ifade ile ecrimisil, iyi niyetli olmayan zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız olarak alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında ödemek zorunda olduğu tazminat olup, yasal dayanağını TMK'nın 995. maddesinden almaktadır.

Bilindiği üzere her paydaşın, paylı mülkiyet konusu şeyin tamamı ( veya bir kısmı ) üzerinde yararlanma hakkı bulunmaktadır. Bu hak, ne mekân ( yer ), ne de zaman itibariyle sınırlandırılmıştır. Hâl böyle olunca paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan, payına vaki el atmanın önlenilmesini veya ecrimisili kural olarak her zaman isteyebilir. Fakat yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre paylı bir taşınmazda paydaşlardan birinin diğerinden ecrimisil ( işgal tazminatı ) isteyebilmesi yararlanmadan men istemine karşı konulması hâlinde mümkündür. Ne var ki taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişler ise kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen ) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmî taksime veya şûyuun satış suretiyle giderilmesine, yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nın 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. O hâlde payına karşılık taşınmazda çekişmesiz kullandığı yer bulunan paydaşın açacağı ecrimisil davasının dinlenilme olanağı yoktur.”

 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 23.01.2020 T. 2017/1-1241 E. 2020/51 K.

“14. Mecelle'den aktarılmak suretiyle günümüz hukukunda da kullanılan ecrimisil kavramı, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimidir. Gerek öğreti ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere, hak sahibinin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir tür tazminattır.

15. Ecrimisilde; bir malın hak sahibinin izni ve rızası dışında kötü niyetli olarak işgal ve kullanımı söz konusudur.

16. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 08.03.1950 tarih ve 22/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile bir haksız eylem sayılması gerektiği, başkasının taşınmazını haksız olarak işgal edip kullanmış olan kötü niyetli kimsenin taşınmazı haksız olarak elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği semereleri tazmin ile mükellef olduğu vurgulanmıştır.

17. Nitekim TMK'nın 995. maddesinin birinci fıkrasında, iyi niyetli olmayan zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır.

18. Bu zararın en azı kira geliri karşılığı olan zarardır. Ancak, haksız işgalden doğan zarar her zaman kira geliri karşılığı olan zarar kadar olmayıp çok daha kapsamlı olabilir. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal veya hor kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda şeklinde tanımlanan olumsuz zarar ecrimisilin kapsamını belirler.

19. Görüleceği üzere işgal tazminatı hakkının doğumu, başlıca iki koşulun gerçekleşmiş olmasına bağlıdır. Bunlar; işgal eylemini gerçekleştiren kişinin kötü niyetli oluşu ve işgal nedeniyle hak sahibinin zarara uğramasıdır.

20. Haksız zilyetlikte, kişiye zilyetliği sağlamaya yetki veren bir hak bulunmamaktadır. Zilyedin gerçekte bir hakkı olmadığını bilip bilmemesi ve bilebilecek durumda olup olmamasına göre de haksız zilyetlik "iyi niyetli zilyetlik" ve "kötü niyetli zilyetlik" şeklinde ayrıma tabi tutulmaktadır.

21. Kötü niyetli zilyet, eşya üzerindeki hakimiyetinin bir hakka dayanmadığını, diğer bir anlatımla zilyetliğinin hakka uygun bulunmadığını bilen ya da somut olayın özelliklerine göre bilmesi gereken kişidir. TMK'nın 3. maddesi uyarınca, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.

22. Kuşku yoktur ki, zilyedin iyi veya kötü niyetli oluşu, mahkemelerce her somut olay ve durumun özelliği dikkate alınarak takdir edilecektir.”